6 Ekim 2018 Cumartesi

40 Hadis – İmam Nevevi





1- Emirü’l-Mü’minin Ebu Hafs Ömer b. Hattap (ra)’den şöyle demiştir.

Rasulullah (sav)’dan işittim, şöyle buyuruyordu: “Ameller niyetlere göredir. Herkese ancak niyet ettiği vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Rasulüne ise onun hicreti Allah’a Rasulunedir. Kimin de hicreti eline geçireceği bir dünya veya nikah yapacağı bir kadına ise hicreti, hicret ettiği şeyde son bulur.”

2- Ömer b. el-Hattab (ra)’dan şöyle demiştir: Bir gün biz Rasulullah (sav)’ın yanında iken birden baktık ki elbisesi bembeyaz , saçları simsiyah, üzerinde yolculuk alameti olmayan biri karşımıza çıkageldi. Onu bizden kimse tanımıyordu. Nihayet Peygamber (sav )’in yanına oturdu. Dizlerini dizlerine dayadı, iki avucunu iki uyluğu üzerine koydu ve “Ya Muhammed, İslam hakkında bana haber ver” dedi. Rasulullah (sav):

“İslam; Allah’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed (sav)’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, Ramazan’da oruç tutman ve yoluna gücün yeterse Beyti (Kabe’yi) haccetmendir” buyurdu. Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi. Biz onun hem peygambere soru sorup hemde cevap vermesine taaccüb ettik. Adam: “İman hakkında da bana haber ver” dedi. Rasulullah(sav):

İman; Allah’a Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, ahiret gününe iman etmendir. Kadere, hayrına ve şerrine de iman etmendir” dedi. Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi ve “İhsan; hakkında bana bilgi ver” diye yine sordu. Rasulullah (sav):

“ihsan; sanki görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’ nu görmüyorsan da, O seni görüyor” buyurdu. Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi ve “Kıyamet hakkında bana haber ver” diye tekrar sordu. Rasulullah (sav): (Bu konuda) sorulan sorandan daha alim değildir” diye cevap verdi. Adam: “Öyle ise kıyametin alametlerinden haber ver” dedi. Rasullah (sav):

“Cariyenin efendisini doğurması, yalınayak sırtı çıplak fakir davar çobanlarının bina yaptırmada yarıştıklarını görmendir” diye cevap verdi. Hz Ömer (anlatmaya devam ederek) şöyle dedi: Sonra adam gitti. Rasulullah (sav) bir müddet öyle durdu, sonra bana “ya Ömer, soran kimdir biliyor musun? dedi. Ben: “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim. Rasulullah (sav): “O, Cibril’dir. Size dininizi öğretmek için gelmişti” buyurdu. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

3- Ebu AbdurRahman Abdullah b. Ömer b. El-Hattap'dan. Şöyle demiştir: "Resulullah (sav)'dan işittim şöyle buyurdu:

“İslam beş şey üzerine kurulmuştur. Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Resulu olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek, Beyti (Kâbe'yi) haccetmek, Ramazan'da oruç tutmak." Bu hadisi Buhari ve Müslim tahriç etmiştir.

4- Ebu AbdurRahman Abdullah b. Mesud (ra)'dan şöyle demiştir: "Doğru söyleyen ve doğruluğu tasdik olunan Resulullah (sav) bize şöyle anlattı:

Sizlerden herbirinizin yaratılışı ana rahminde nutfe olarak 40 günde toplanır. Sonra aynen öyle (kırk günde) alâka olur. Sonra aynen öyle et parçası olur. Sonra oraya bir melek gönderilir. O na ruhu üfler. Ve şu dört kelimeyi: Rızkını, ecelini, amelini, şaki mi yoksa said mi olacağını yazması emredilir. Kendinden başka ilah olmayana yemin ederim ki sizden biri cennet ehlinin amelini işler, o hale gelir ki, kendisi ile cennet arasında bir arşın kalır. Derken yazgı onun önüne geçer, cehennem ehlinin amelini işlerde cehenneme girer. Yine sizden biri cehennem ehlinin amelini işler. O hale gelir ki kendisi ile cehennem arasında bir arşın kalır. Derken yazgı onun önüne geçer. Cennet ehlinin amelini işlerde cennete girer." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

5- "Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Kim bizim bu işimize (dinimize) sonradan birşey ihdas ederse o reddolunur." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir

6- Ebu Abdullah Numan b. Beşir (ra)'den: Demiştir ki: "Rasulullah (sav) şöyle söylerken işittim:

“Helal apaçıktır. Haram da apaçıktır. İkisi arasında şüpheli işler vardır. İnsanlardan birçoğu onları bilmezler. Kim bu şüphelilerden sakınırsa dini ve ırzını korumuş olur. Kim de şüphelilerin içine dalarsa haramın içine dalar. (Bunun hali) tıpkı koruluğun etrafında sürü otlatan çoban gibidir ki, sürüsünü korulukta otlatıverir. Dikkat edin her padişahın bir korusu vardır. Allah'ın korusu da haram kıldıklarıdır. Dikkat edin cesedin içinde de bir et parçası vardır ki, eğer o iyi olursa bütün ceset iyi olur. Eğer o bozulursa bütün ceset bozulur. Dikkat edin o kalbdir." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

7- Ebu Rukayyete Temim b. Evs ed-Dariyy (ra)'den: "Rasulullah (sav): Din nasihattir, buyurdu. Biz: Kim için? dedik. O: Allah için, Kitabı için, Rasulü için, Müslümanların imamlar (devlet başkanları) için ve bütün Müslümanlar için, diye cevap verdi." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

8- "Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Ben, Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik edinceye, namazı dosdoğru kılıncaya, zekâtı verinceye kadar insanlarla harbetmekle emrolundum. Bunları yaptıkları zaman İslâmın hakkı (olan had cezaları) hariç kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. (İçlerinde gizledikleri) hesapları Allah'a aittir." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

9- Ebu Hüreyre AbdurRahman b. Sahr (ra)'dan, demiştir ki: "Rasulullah (sav)'ı şöyle derken işittim:

“Sizi nelerden nehyedersem kaçının, size neleri emredersem gücünüz yettiği kadar yapın. Sizlerden öncekileri helâk eden ancak çok sormaları ve Peygamberlerine karşı muhalefet etmeleridir." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

10- "Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Allah temizdir, ancak temiz olanı kabul eder. Şüphesiz Allah mü'minlere neyi emretti ise onu Peygamberlere de emretmişti ve (Allah peygamberlere): "Ey peygamberler, temiz ve helâl olanlardan yeyin ve salih amel işleyin" (Allah mü'minlere de): "Ey mü'minler size rızık olarak verdiğimiz temiz ve helâl olanlardan yeyiniz" buyurdu. Sonra Peygamber (sav) uzun yolculuğa katlanan, saçları birbirine karışan, toz toprak içinde kalan bu haliyle ellerini gökyüzüne açan ve Ya Rab! Ya Rab! diye (yalvaran) birini hatırlattı ve halbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram. Haramla beslenmiş. "Bunun duası nasıl kabul olunur" buyurdu. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

11- Ebu Muhammed Hasan b.Ali b.Ebi Talib'den, demiştir ki: "Ben Rasulullah (sav)'dan:

"Seni şüpheye düşüreni bırak, seni şüpheye düşürmeyene bak" sözünü ezberledim. Bu hadisi Nesai ve Tirmizi rivayet etmiştir.

12- Ebu Hüreyre (ra)'den: Rasulullah (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Kişinin malaya'niyi (üzerine gerekmeyeni) bırakması Müslümanlığın güzelliklerindendir." Tirmizi

13- Ebu Hamza Enes b. Malik (ra)'den, demiştir ki: "Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biri kendisi için arzu ettiğini (mü'min) kardeşi için de arzu etmedikçe (hakkıyla) iman etmiş olmaz." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

14- "Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Şu üç şeyden biri olmadıkça Müslümanın kanının akıtılması helâl olmaz. Zina eden evli veya dul, kasden adam öldürenin kendisinin öldürülmesi, dinini terkedip cemaatten ayrılan." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

15- Ebu Hüreyre (ra)'den. Resulullah (sav)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya hayır söylesin yahut sussun. Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna ikram etsin. Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

16- Ebu Hüreyre (ra)'den, demiştir ki: "Bir adam Peygamber (sav)'e: Bana nasihat et, dedi. (Efendimiz): "Kızma" buyurdu. Adam birkaç kere tekrarladı (Efendimiz) yine "Kızma" diye cevapladı." Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir.

17- Ebu Ya'la Şeddad b. Evs (ra)'den. Rasulullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Allah her şeye güzel davranmayı emretmiştir. Öyle ise öldüreceğiniz zaman bile güzel öldürün. Hayvan keseceğiniz zaman güzel kesin. Sizden biri bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

18- "Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Her nerede olursan ol, Allah'a (isyandan) sakın. Kötülüğün ardından hemen iyilik yap ki, o kötülüğü yok etsin. Halka da güzel huy ile muamele et." Tirmizi

19- Abdullah b. Abbas (ra) Demiştir ki: "Bir gün Peygamber (sav)'in terkisinde idim. (Bana) dedi: Evlâd, sana birkaç kelime öğreteyim:

“Allah'ın (emir ve yasaklarını) gözet ki, Allah da seni korusun. Allah'ı gözet ki onu karşında bulasın. Bir şey istediğinde Allah'dan iste. Yardım istediğinde Allah'dan yardım dile. Şunu iyi bil ki ümmetin tamamı sana fayda vermek için toplansalar Allah'ın yazdığından başka bir şeyle fayda veremezler. Yine eğer sana zarar vermek için toplansalar, Allah'ın sana yazdığı zarardan başka bir şeyle zarar veremezler. Kalemler kaldırılmış (işleri bitmiş), sahifeler kurumuştur (yazılar tamamlanmıştır.)” Bu hadisi Tirmizi rivayet etmiştir.

20- "Rasulullah (Salat ve Selam O’na Olsun) şöyle buyurmuştur: İlk peygamberlik sözlerinden insanların hatırında kalan:

"Utanmazsan dilediğini yap" sözüdür." Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir.

21- Süfya b. Abdullah es-Sakafi (ra) Demiştir ki: "Ya Rasulullah (sav), İslâm hakkında bana öyle bir söz söyle ki, İslâm hakkında senden başka hiç kimseye soru sormayayım, dedim. O da:

“Allah'a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol, buyurdu." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

22- "Bir adam Rasulullah (sav)'a şöyle sordu: Ben farz namazları kılar, Ramazan orucunu tutar, helâlı helâl kabul eder, onları yaparsam, haramı da haram kabul eder ondan kaçınırsam, bunlardan fazla bir şey yapmazsam ne dersin, cennete girer miyim? Peygamberimiz (sav) evet dedi." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

23- "Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah mizanı doldurur. Sübhanallahi ve'l-Hamdüllillahi (sözü) göklerle yer arasını doldururlar -veya doldurur- namaz nurdur. Sadaka (imana) delildir. Sabır bir ışıktır. Kur'an senin lehine veya aleyhine delildir. Her insan sabahleyin işine gider de nefsini satar. (Neticede) ya nefsini kurtarır ya mahveder." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

24- Ebu Zerrin-il Gıfari (ra), Rasulullah (sav)'ın Rabbinden rivayet ettiği hadisi kudside şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Ey kullarım, ben zulmü kendime haram kıldım, sizin aranızda da zulmü haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarım, Benim hidayette kıldıklarımdan başka hepiniz delalettesiniz. O halde benden hidayet isteyin ki size hidayet vereyim. Ey kullarım, benim doyurduklarımdan başka hepiniz açsınız. Öyle ise benden yiyecek isteyin ki size yiyecek vereyim. Ey kullarım, Benim giydirdiklerimden başka hepiniz çıplaksınız. Öyle ise benden giyecek isteyiniz ki size giyecek vereyim. Ey kullarım, siz gece ve gündüz hata işliyorsunuz. Ben de bütün günahları affederim. Öyle ise benden af isteyin sizi affedeyim. Ey kullarım, siz bana zarar veremezsiniz ki zarar veresiniz. Yine siz bana fayda veremezsiniz ki fayda veresiniz. Ey kullarım, evvel geçenleriniz, sonra gelecek olanlarınız, insanlarınız ve cinlerinizin sizin aranızda en müttaki adamın kalbi gibi olsalar yine de mülkümde bir şey artmaz. Ey kullarım, evvel geçenleriniz sonra gelecek olanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz sizin aranızda en facir (iskankâr) adamın kalbi gibi olsalar, yine de mülkümden bir şey eksilmez. Ey kullarım, evvel geçenleriniz, sonra gelecek olanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz bir yerde dursalar da benden isteseler, ben de her birinize istediklerini versem bu benim yanımdaki (hazinem)den bir şey eksiltmez. Ancak denize batırılan iğnenin eksilttiği gibi eksiltir. Ey kullarım, onlar sizin amellerinizdir. Sizin hesabınıza olanları ben zaptederim. Sonra onları size vereceğim. Kim hayır bulursa Allah'a hamdetsin. Kim de başka şey bulursa kendisinden başkasını kınamasın." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

25- Nevvas b. Sem’an (ra) Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Birr, ahlâk güzeliğidir. Günah ise, nefisde iz bırakan ve insanların bilmesini sevmediği şeydir." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir. Vabisa b. Ma'bed'den şöyle rivayet edilmiştir: "Ben, Resulullah'a geldim, bana: Sen Birr'in ne olduğunu sormaya mı geldin? dedi. Ben, evet dedim. Rasulullah (sav): Kalbine danış. Birr (iyilik) nefsin kendisinde huzur bulduğu, kalbin kendisinde tatmin olduğu şeydir. Günah da, insanlar fetva verseler bile nefisde iz bırakan ve kalbde tereddüt meydana getirendir." Bu Hasen hadisi biz Ahmed b. Hanbel ile Barami'nin müsnedlerinden rivayet ettik.

26- Ebu Hüreyre (ra), Rasulullah (sav)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"İnsanın eklemlerinden her biri için güneş doğan her günde bir sadaka gerekir. İki kimse arasında adil olman sadakadır. Bir kişiye hayvanına binerken yardım edip bindirmen veya eşyasını onun üzerine kaldırıvermen sadakadır. Kelime-i tayyibe (güzel söz, kelime-i tevhid) sadakadır. Namaz için attığın her adım için sadaka (sevabı) vardır. Eza veren şeyi yoldan kaldırman sadakadır." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

27- Ebu necid ırbad b. Sariye (ra)’den şöyle demiştir: "Rasulullah bize öyle bir va’z verdi ki, va’zdan kalbler titredi, gözler yaşardı. Biz de dedik ki: Ya Rasulullah, bu ayrılık va’zı gibi. O halde bize vasiyette bulun. Rasulullah şöyle buyurdu:

“Size Allah (isyan)’dan sakınmayı üzerinize emir olan kimse köle de olsa sözünü dinleyip itaat etmeyi vasiyyet ederim. Çünkü ömrü olanlar birçok ihtilâflar görecektir. O zaman sünnetime ve hidayet üzere olan Raşid halifelerin sünnetine sarılınız. Sünnetlere dişlerinizi sıkarak sarılınız. Dini işlerde sonradan uydurulanlardan sakınınız. Çünkü her bidat dalâlettir."

Bu hadisi Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etmiştir.

28- Muaz b. Cebel (ra)'den şöyle demiştir: "Ya Rasulullah, beni cennete sokacak, cehennemden uzaklaştıracak bir ameli haber ver dedim. O da şöyle buyurdu:

"Sen büyük bir şey sordun. Ancak o Allah'ın kolay kıldığı kişilere kolaydır. Allah'a ibadet edersin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beyti (Kâbe'yi) tavaf edersin. Sonra şöyle buyurdu: Sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır, sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi günahı söndürür. Gecenin içinde kişinin kıldığı namaz da (hayır kapılarındandır). Sonra: "Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümidle Rab'lerine dua ederler, verdiğimiz rızıklardan infak ederler. Onların yaptıklarına mükafat olarak ne göz aydınlatacak sevinçler sakladığımızı hiçbir kimse bilemez." mealindeki ayeti okudu. Sonra şöyle dedi: Sana din işinin başı, direği ve en yüce yerinin zirvesini haber vereyim mi? Ben, evet ya Rasulullah dedim. O şöyle dedi:

“İşin başı İslam, direği namaz, zirvesi cihaddır.” Sonra şöyle buyurdu: Bütün bunların da özünü sana haber vereyim mi? Ben, evet ya Rasulullah dedim. Dilini (eliyle) tuttu ve "İşte bunu tut" buyurdu. Ben de: Ya Rasulullah, biz söylediğimiz şeylerle de mi hesaba çekileceğiz? dedim. O da: "Annesi kaybedesice insanları yüz üstü yahut burunları üzerinde cehenneme sürükleyen ancak dillerinin ekip biçtiğidir." Bu hadisi Tirmizi rivayet etmiştir.

29- Ebu Sa’lebete-l Huşeni cürsüm b. Naşir (ra), Rasulullah (sav)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Allah (cc) birtakım şeyleri farz kılmıştır. Onları zayi etmeyiniz. Çizdiği hudutlar vardır. Hudutları aşmayınız. Bir kısım şeyleri haram kılmıştır. Onlara el uzatmayınız. Bir kısım şeylerden de unutmaksızın size merhamet olsun diye sükût etmiştir, siz de onları araştırmayınız."

30- Ebu’l-Abbas sehl b. Sa’d es-Sa’di (ra) şöyle demiştir: "Bir adam Rasulullah (sav)’a geldi ve şöyle dedi: Ya Rasulullah, bana bir amel göster ki onu yaptığımda beni hem Allah sevsin, hem de insanlar sevsin. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Dünyaya gönül verme seni Allah sevsin. İnsanların elindekine göz dikme seni insanlar sevsin." İbnü Mace

31- Ebu Said Sa’d b. Malik b. Sinan el Hudri (ra), Rasulullah (sav)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Zarar vermek de yoktur. Zarara zararla karşılık vermek de yoktur."

32- İbni Abbas (ra), Rasulullah (sav)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"İnsanlara dava ettikleri her şey verilseydi birçok adam, birçok kimsenin mallarını ve canlarını iddia ederlerdi. Lâkin, delil dava edene, yemin de inkâr edene düşer." Beyhaki

33- Ebu Said el-Hudri (ra) şöyle demiştir. "Rasulullah (sav)’dan işittim, şöyle buyurdu:

“İçinizden kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin. Eğer eliyle gücü yetmezse diliyle, yine gücü yetmezse kalbi ile. Bu ise imanın en zayıfıdır." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

34- Ebu Hüreyre (ra)'den, demiştir ki: "Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Birbirinize hased etmeyiniz. Alış verişte birbirinizi aldatmayınız. Birbirinize buğzetmeyiniz. Birbirinize sırt çevirip dargın durmayınız. Birinizin pazarlığı üzerine bir kısmınız pazarlık yapmasın (açık arttırma usulü değilse). Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu yardımsız bırakmaz. Ona yalan söylemez. Onu hakir görmez. (Üç kere göğsüne işaret ederek) takva işte buradadır. Kişiye günah olarak Müslüman kardeşini hakir görmesi yeter. Müslümanın her şeyi kanı, malı, ırzı Müslümana haramdır." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

35- Ebu Hüreyre (ra), Peygamber (sav)'den şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Kim bu mü'minden dünya üzüntülerinden bir üzüntüyü giderirse Allah da ondan kıyamet günü üzüntülerinden bir üzüntüyü giderir. Kim bir fakire kolaylık sağlarsa, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık sağlar. Kim bir Müslümanı örterse, Allah da onu dünya ve ahirette örter. Kul, kardeşinin yardımında oldukça, Allah da o kula yardım eder. Kim ilim için yola düşerse, Allah onunla o kimse için cennete giden yolu kolaylaştırır. Allah'ın evlerinden bir evde Allah'ın kitabını okuyan ve aralarında onu müzakere eden hiçbir topluluk yoktur ki, üzerlerine sekinet (emniyet) inmesin, onları rahmet bürümesin, melekler her taraflarından kuşatmasın. Allah (cc) da yanında bulunanlara anmış olmasın. Kimi ameli geri bırakırsa onu nesebi ileri götüremez." Bu hadisi, bu lâfızla Müslim rivayet etmiştir.

36- İbni Abbas (ra) Rasulullah (sav)'ın Rabbinden rivayet ettiği hadisi kudside şöyle dediğini nakleder:

"Allah (cc), hasenat(iyilik) ile seyyiatı(kötülük) yazmıştır. Sonra bunları açıklamıştır. Kim bir haseneye niyet eder de onu yapmazsa, Allah (cc) katında onu tam bir hasene olarak yazar. Eğer o amele niyet eder ve yaparsa Allah (cc) katında ona on hasenattan yedi yüz kata kadar, hatta daha çok katlara kadar yazar. Kim bir seyyieye niyet eder onu da yapmazsa Allah ona bir hasene yazar. Eğer ona niyet eder ve onu yaparsa Allah ona bir seyyie yazar." Bu hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

37- Ebu Hüreyre (ra), Rasulullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Allah buyuruyor:

Kim benim bir velime düşmanlık yaparsa, şüphesiz ben ona harp ilan ederim.

Benim kulum kendisine farz kıldığım şeyden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafile ibadetlerle bana yaklaşırsa, ben de onu severim. Onu sevdiğim zaman onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Eğer benden isterse mutlaka veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korurum." Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir.

38- İbni Abbas (ra), Rasulullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Allah (cc), ümmetimden hatayı, unutmayı ve zorlanarak yaptıkları şeyi benim için bağışladı." İbni Mace

39- İbni Ömer (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav), omuzlarımdan tuttu ve şöyle buyurdu:

"Dünyada sanki yabancı yahut yolcu imişsin gibi ol." İbni Ömer (ra) şöyle derdi: "Akşamladığında sabahı gözleme, sabahlayınca da akşamı gözleme. Sıhhatinden hastalığına, hayatından ölümüne bir şeyler al." Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir.

40- Ebu Muhammed Abdullah b. Amr b. el As (ra), Rasulullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Sizden hiçbiriniz gönlü benim getirdiğime uymadıkça gerçekten iman etmiş olmaz." Kitab-ül-Hucce

41- Enes (ra), Rasulullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu işittim demiştir: "Allah (cc) buyuruyor ki:

“Ey Adem oğlu, sen bana yalvarıp benden ümit ettikçe senden sadır olan ne olursa olsun affederim (çocukluğuna) aldırmam. Ey Ademoğlu, günahların gökyüzüne ulaşsa, sonra da benden af dilesen, seni affederim. Ey Ademoğlu, eğer bana yeryüzü dolusu günah getirirsen, sonra da bana ortak koşmadan bana gelsen (ölsen) ben de sana yeryüzü dolusu af ile gelirim." Bu hasen, sahih hadisi Tirmizi rivayet etmiştir.

2 Ekim 2018 Salı

Veda Hutbesi






Hz. Peygamber'in, hicri 10. yılda yaptığı Veda Haccı'nda sayıları yüz on dört bini bulan hacıya hitaben irad ettiği hutbe. Peygamber (s.a.s) bu son hutbesinde, bundan sonra bir daha haccedemeyeceğini bildirip vefatının yaklaştığını ima ettiği, sonraki gelen günler de onun bu sözlerini doğruladığı için bu hacca Veda Haccı, bu hac esnasında irad ettiği hutbeye de Veda Hutbesi adı verildi. Veda Hutbesi her ne kadar tek bir hutbe imiş gibi kabul edilmekteyse de, gerçekte bu hutbe, Arafat ta, Mina da ve bir gün sonra yine Mina'da olmak üzere arafe günü ile bayramın birinci ve ikinci günlerinde parça parça irad edilmiştir (Tecrid-i Sarih, Terc. X, 396). Değişik yer ve zamanda irada buyurulduğu için de hutbe, birçok kişi tarafından birbirinden farklı şekillerde rivâyet edilmiş; kişinin ya da grubun duyduğunu diğerleri işitmediğinden, hutbenin tamamının biraya toplanmasında bu farklı rivâyetlerden yararlanılmış ve daha sonraki yıllarda bu üç ayrı yer ve zamanda buyurulan hutbe tek bir hutbe olarak biraraya getirilmiştir.

Rasûlüllah'ın bu son haccından bir yıl önce nâzil olan Tevbe sûresinde, müşriklerin pis olduğu ve bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmamaları (et-Tevbe, 9/28)emredildiği için, Veda Haccı'nda Mekke'de sadece Müslümanlar vardı, hutbeyi de yalnızca Müslümanlar dinlemişti. Zaten Mekke'in fethinden sonra müşriklerin sayısı parmakla sayılacak kadar azalmıştı. Rasûlüllah, Medine'den kendisiyle birlikte yola çıkan yüzbin civarındaki ashâbıyla Mekke'ye haccetmek için geldiklerinde bir yıl önceki uyarı sebebiyle Mekke'de müşrik kalmamıştı; çoğunluk Müslüman olurken Mekke'yi terkedenler de vardı. Rasûlüllah, haccın bütün erkâmın bizzat kendisi yaparak Müslümanlara öğretmiş, İslâm'ın hac konusundaki emirleri de böylece tamamlanmıştı. İslâm'ın tamamlandığını bildiren bazı âyetler de bu Veda Haccı'nda nâzil oldu.

Cahiliye döneminde dışarıdan gelen hacılar Arafat'ta vakfeye dururken, Kureyş eşrafı diğer insanlardan üstün olduklarını belli edercesine Arafat yerine Müzdelife'de vakfeye dururlardı. Rasûlüllah cahiliye döneminin bu sınıf üstünlüğüne dayalı âdetini ortadan kaldırdı ve bütün hacılar gibi Arafat'ta vakfeye durdu. Rasûlüllah'a orada bu dinin tamamlandığı şu âyet-i kerimeyle müjdelendi:

"Ey Mü'minler, şu küfreden müşrikler bugün dininizi söndürmekten ümidlerini kesmişlerdir. Artık bundan böyle onlardan korkmayınız; ancak benden korkunuz. Bugün dininizi kemale erdirdim; ve size ihsan ettiğim nimetimi tamamladım. Din olarak da size İslâm'ı seçtim."(el-Mâide, 5/3).

Dinin kemale erdirilmesine bütün Müslümanlar sevinirken yalnızca Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer, bunun, Hz. Peygamber'in vefatının yaklaştığına delalet ettiğini anlamışlar ve gözlerinden yaşlar akmıştı. Gerçekten de bundan sonra Rasûlüllah seksen iki gün yaşamış ve vefat etmiştir.

Arafat'ta yüz binin üzerindeki hacıya hitaben bir hutbe irad eden Rasûlüllah sesinin bütün hacılar tarafından işitilmesi için belli mesafelerde gür sesli sahabilerden bazılarını görevlendirdi. Rasulüllah'ın sözlerini tekrar eden bu kişiler hutbenin bütün hacılar tarafından duyulmasını sağlıyorlardı. Devesi Kusva'nın sırtında olduğu halde Rasûlüllah şu hutbeyi irad etti:

"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha buluşamayacağım. Ey İnsanlar bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz nasıl mübarek bir şehir ise; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü saldırıdan emindir. Ashabım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalâletlere dönüp birbirinizin boynunu vurmayın. Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

Ey ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Fa izin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımız altındadır. Lakin borcunuzun aslın vermek gerekir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen ortadan kaldırılmıştır,' ilk kaldırdığım kan davası da Abdulmuttalib'in torunu (yeğenim) Rebîa'nın kan davasıdır.

Ey İnsanlar! Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanat gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat bu kaldırdığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz işlerde de ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan sakınınız.

Ey İnsanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah' tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; onların, aile şerefini koru malları ve evlerinizi sizin hoşlanmadığınız hiç kimseye açmamaları, çiğnenmemeleridir. Eğer onlar, razı olmadığınız herhangi bir kimseyi evinize alırlarsa onları hafif bir şekilde dövebilir, azarlayabilirsiniz. Kadıların da sizin üzerinizdeki hakları; örfe göre her türlü giyim ve yiyeceklerini temin etmenizdir. Ey mü'minler, size bir emanet bırakıyorum ki siz ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiçbir zaman şaşırmazsınız. O emanet Allah'ın kitabı Kur'ândır.

Ey mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz. Müslüman müslümanın kardeşidir ve bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz, başkasına helal değildir. Ancak gönül hoşluğuyla verilen başka. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır:

Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Varis için vasiyete gerek yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zinakâr için mahrumiyet cezası vardır. Babasından başkasına nesep iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına uymaya kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların düşmanlığına uğrasın. Cenab-ı Hak bu insanların ne tevbelerini ne de şehadetlerini kabul eder."

Rasûlüllah sözlerinin burasında dinleyenlere sordu: "Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar. Ne dersiniz?" Ashab-ı Kiram cevap verdi:

"Allah'ın risâletini tebliğ ettin; risalet görevini yerine getirdin, bize vasiyyet ve nasihatte bulundun diye şehadet ederiz." Rasûlullah şehadet parmağını göğe kaldırarak üç kez "Şahit o! ya Rab! Şahit o! ya Rab! Şahit ol ya Rab!" buyurarak Arafat'taki hutbesini bitirdi.

Hz. Peygamber güneş batıncaya kadar vakfede durdu. Tam buradan inmeye karar vereceği bir anda yukarıda zikredilen Mâide sûresinin üçüncü âyeti nazil oldu. Daha sonra devesine binen Rasûlüllah yavaş adımlarla Arafat'tan inerek Müzdelife'ye geldi. Burada bir ezan iki kamet ile akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kıldı. Ve istirahata çekildi. Sabah olunca cemaatle birlikte sabah namazını kaldı ve ortalık iyice ağardıktan sonra Müzdelife'den Cemretü'l Akabe mevkiine geldi. Şeytan taşlamadan sonra Mina'ya geçen Rasûlüllah burada da Veda Hutbesi'nin diğer bölümünü irad etti. Allah'a hamdü senadan sonra devamla:

"Ey insanlar! Sizi Allah'ın kitabına bağlayan peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz, ona itaat ediniz. Hac ibadetinizin bütün hareketlerini benden gördüğünüz gibi ifa ediniz. Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem." Rasûlüllah bundan sonra halkla sorulu cevaplı sürdürdüğü hutbesini:

"Ey insanlar! Ayların yerini değiştirerek geri bırakmak inkârda aşırı gitmektir. Kafirler böyle yapmakla doğru yoldan saptılar. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısını uygun yapmak için, bir yıl haram ayını helal, diğer yıl onu haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını helal kabul ederler. Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gün gibi aynı duruma döndü. Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunların dördü mukaddes (haram) aylardır ki üçü arka arkaya gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, dördüncüsü de Cemaziyelahir ile Şaban'ın arasındaki Receb'tir.

- Ey mü'minler! Bu ay hangi aydır?

- Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.

- Zilhicce ayı değil midir?

- Evet Zilhiccedir.

- Bu içinde bulunduğumuz belde hangi beldedir?

- Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.

- Mekke Şehri değil midir?

- Evet Mekke'dir.

- Bugün hangi gündür?

- Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.

- Yevmü'nnahr (kurban kesme günü) değil midir?"

- Evet yevmünahr'dır.

Bu diyalogdan sonra Rasûlüllah sahabelere dönerek "Şu halde iyi bilin ki; bu şehrinizde, bu beldenizde, bu gününüzün mukaddes (haram) olduğu gibi birbirinize kanlarınızı dökmek, mallarınızı haksız yere olmak, namuslarınızı kirletmek de haramdır, her türlü saldırıdan masumdur. Muhakkak ki, siz Rabbinize kavuşacaksınız, o zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız.

Ey İnsanlar! Aklınızı başınıza alında benden sonra birbirinizin boynunu vuracak şekilde dalâlete, vahşete düşerek cahiliye devrine dönmeyin. Ey insanlar! Bu nasihatlerime kulak verip bunları burada hazır bulunanlarınız burada bulunmayanlara tebliğ etsin. Olabilir ki, kendisine tebliği edilen kimse burada bulunup işiten bir kısım kimseden daha iyi anlayıp bellemiş olur" ardından Rasûlüllah iki kez:

- Tebliğ ettim mi, buyurdu.

Sahabîler:

- Evet ettin, deyince O;

"Şahit ol ya Rab!" dedi ve tekrar hatırlattı: "Burada bulunanlar bulunmayanlara tebliğ etsin."

Rasulüllah Mina'daki bu hutbesinden sonra kurban kesim yerine gelerek önceden hazırlanan yüz devenin altmış üçünü bizzat kendi kurban etti diğerlerini de Hz. Ali kestikten sonra her deveden birer parça et alınarak pişirilip yenildi. Daha sonra traş olan Hz. Peygamber ihramdan çıktı ve Kabe'yi tavaf etti. Öğle namazını da orada kıldıktan sonra Zemzem suyunun yanına gitti ve kendisine sunulan bir bardak suyu içtikten sonra tekrar Mina'ya döndü. Rasûlüllah Mina'da geçirdiği teşrik günlerinde şeytan taşlama görevini yerine getirmiş, bu arada çevresinde bulunan insanlara hutbeler irad buyurmuştu.

"Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve insanların dalga dalga Allah'ın dirine girdiklerini gördüğün zaman Rabbini överek tesbih et. O'ndan mağfiret dile. Çünkü o tevbeleri çok kabul edendir." (en-Nasr, 110/1-3)

mealindeki Nasr sûresinin nâzil olduğunu duyan Müslümanlara, hem yeni nâzil olan bu sûreyi okumuş hem de kendilerine nasihat ettiği hutbelerinden birini irad buyurmuştur. Bu hutbesinde de yine Müslümanların mal, can, namus emniyetinden bahseden Rasûlüllah insan haklarının temelini oluşturan bu üç hakkı tekrar tekrar ümmetine hatırlatmıştı. Değişik yer ve zamanda irade edilen bu hutbeler, tek bir hutbe şeklinde bütünleştirilmiştir.

Hutbenin toplum hayatına getirdiği prensipler:

İncelendiği zaman Veda Hutbe'sinde Peygamber (s.a.s)'in başlıca şu noktalara değindiği görülür:

1. Her işte daima Allah'a hamd-ü sena etmek gerekir.

2. Nefis, insanı her zaman şerre yöneltmek ister. Bu sebeple nefislerin şerrinden de Allah'a sığınmak lâzımdır.

3. Can, mal ve ırz kutsaldır. Yaşama hakkı tabii bir haktır. Irz, şeref, haysiyet, hürriyet ve mülkiyet saldırıdan korunmuş haklardır.

4. Cahiliye gelenekleri kaldırılmıştır. İnsanlar alışa geldikleri kötü şeyleri körü körüne yapmaktan vazgeçmelidirler.

5. Faiz haramdır.

6. Kan davası gütmek haramdır.

7. Emânetler yerlerine verilmelidir. Emânete hıyanet edilmemelidir.

8. Küçük büyük önemli-önemsiz her işte şeytana uymaktan sakınılmalıdır.

9. Kadınların ve erkeklerin karşılıklı hak, vazife ve sorumlulukları vardır. Kadınlara nezâketle davranılacaktır.

10. Hem kadın hem de erkekler zinadan şiddetle kaçınacaklardır.

11. Köle ve hizmetçilere iyi davranılacaktır.

12. Bütün Müslümanlar kardeştir. Her türlü sınıf farkları ve ayrıcalıklar kaldırılmıştır. Üstünlük fazilet iledir.

13. Zulümden sakınmak gerekir, halkın malı haksız yere yenemez, birine ait bir şey sahibinin izni olmadıkça başkası için helâl olmaz.

14. Müslümanlar birbirleriyle savaşmaktan sakınacaklardır.

15. Allah'ın Kitâb'ına ve Peygamber'in sünnetine uyanlar asla sapıklığa düşmezler.

16. İslâm sadeliğinden ayrılmamak, aşırılıklara sapmamak gerekir.

17. Hak Teâlâ'ya ibadet olunacak; beş vakit namaz kılınacak, oruç ayında oruç tutulacak, Hz. Peygamber'in tavsiyelerine uyulacaktır. Bunları hakkıyla yerine getirenlerin mükâfatı cennettir.

https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/veda-hutbesi

Veda Hutbesi Sesli Dinle Video

https://www.dailymotion.com/video/x2htixi

29 Eylül 2018 Cumartesi

Kader Hakkında Bilmemiz Gerekenler







Kader: “Cenab-ı Hakk’ın, kâinatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün vasıflarıyla, bütün halleriyle ezelde bilmesi ve daha onu yaratmadan önce, her şeyiyle, levh-i mahfuz denilen kader levhasında yazmış olmasıdır.”

Kader ile alakalı ayet ve hadisler

" Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." TEKVÎR Suresi 29

“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56)

(Nice canlı vardır, rızkını kendi elde edemez. Sizin de, onların da rızkını Allah verir.) [Ankebut 60]

-“Hiçbir şey yoktur ki, hazîneleri bizim nezdimizde bulunmasın. Biz her şeyi belirli bir kader ile indiririz.” Hicr Sûresi 21

-“Biz her şeyi Levh-i Mahfuzda tek tek yazdık.” Yâsîn Sûresi, 36/12.

(Ecel bir an gecikmez ve vaktinden önce de gelmez.) [Araf 34]

(Hoşlanmadığınız şey, sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bakara 216]

(Zerre kadar hayır işleyen ve zerre kadar şer işleyen, karşılığını görür.) [Zilzal 7, 8]

“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (Hadid 22)

“Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.”(Enam 59)

(İsteyen iman etsin, dileyen inkâr etsin!) [Kehf 29]

“Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” TEGÂBUN-11

“Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.” ÂLİ İMRÂN-145

Peygamber Efendimiz (asv) hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın.”

(Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve belaya sabretmeyen, benden başka Rab arasın!) [Taberanî]

(Kader, tedbirle, sakınmakla değişmez. Ama kabul olan dua, bela gelirken korur.) [Taberani]

(Kadere rıza göstermek mutlu olmaya, rızasızlık ise mutsuzluğa alamettir.) [Tirmizî]

Resulullah efendimiz, bir köylüye, (Deveni ne yaptın?) diye sorunca, o da, (Allah’a tevekkül edip, kendi haline bıraktım) dedi. Köylüye,(Deveni sıkı bağla ve sonra tevekkül et!) buyurdu. (İbni Asakir)

(Rızk için üzülmeyiniz, ezelde ayrılan rızk sizi bulur.) [İsfehani]

“Her ümmetin Mecusileri vardır. Bu ümmetin Mecusileri “kader yoktur!” diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın. Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın. Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal’e ilhak etmek Allah üzerine bir haktır.” [Ebu Davud, Sünnet 17, (4692).] [40]







22 Eylül 2018 Cumartesi

Evde köpek beslemek caiz değildir.





İşte Bu Yüzden İslamda Evde Köpek Beslemek Haramdır.

https://www.youtube.com/watch?v=RxGWbYiVo4s

Köpek beslemek ne zaman caiz olur?/Birfetva - Nureddin YILDIZ

https://www.youtube.com/watch?v=BnUCV_WsNhQ

Evde köpek beslemek caiz değildir. Kerem Önder

https://www.youtube.com/watch?v=031wzgCLW-o

Timurtaş uçar Köpek Beslemek

https://www.youtube.com/watch?v=pHV9rc5-SPg

soru:* OĞLUM EVDE KÖPEK BESLİYOR, BU İSLAM’A UYGUN MUDUR?

Soru: Hocam selamün aleyküm. Yaklaşık altı ay önce oğlum eve bir köpek getirdi. O günden beri hep huzursuzuz bereketimiz kalmadı. Rahat yaşamama rağmen artık maaşım yetmemeye başladı, herşey ters gidiyor. Tüm bu sıkıntıların bu köpekle bir bağlantısı olabilir mi bir vaazda dinlemiştim? Evde ya da iş yerinde köpek beslemek İslam’a uygun mudur hocam?

Cevap: Ve aleyküm selam.

Evde ya da işyerinde köpek beslemek caiz değildir. Rahmet meleklerini kaçırır ve bereketsizlik getirir.

Peygamber Efendimiz (aleyhisselatü vesselam) birkaç istisna dışında köpek beslemeyi yasaklamıştır:

Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Ömer’den (radiyallahü anh) işittim, Peygamber (aleyhisselatü vesselam):

“Her kim davar ve av köpeği olmayan bir köpek edinirse, o kimsenin her gün işlediği hayır amelinden iki kırat eksilir” buyurmuştur. (Müslim)

Hadisteki iki kırat tabirinin karşılığı, iki Uhud dağı ağırlığı salih amel demektir. Hangimizin bir gün içinde iki Uhud dağı kadar salih ameli vardır?!

Ebû Hureyre (radiyallahü anh) anlatıyor: “Resûlullah buyurdular ki: “Sürü veya av veya ziraat köpeği dışında bir köpek besleyen kimsenin ecrinden her gün bir kırat eksilir.” (Buhari)

Bu hadisler köpek beslemeyi birkaç istisna dışında yasaklamaktadır. Bu istisnalar koyun köpeği, av köpeği ve ekin (ziraat) köpeğidir. (Kütüb-i Sitte)

Köpek bulunan eve, odaya rahmet melekleri girmez:

Hz. Aişe (radiyallahü anha) anlatıyor:

“Cibril, belli bir saatte geleceğine dair Peygamberimizle kararlaşmıştı. Fakat belirtilen an gelmişti. Cebrail ise Efendimiz’e (aleyhisselatü vesselam) gelmemişti.

Hz. Aişe der ki: “Peygamberimizin elinde bir asa vardı. Elindeki asayı atarak: “Allah da, elçileri de sözünden caymaz” dedi.

Sonra etrafına bir göz atınca bir de ne görsün! Sedirin altında bir köpek yavrusu, (duruyor).

Bunun üzerine; “Bu köpek (buraya) ne zaman girdi? ” buyurdu.

Ben de: “Vallahi bilmiyorum” dedim.

Emri üzerine köpek çıkarıldı. Hemen peşinden Cibril geldi.

Resûlullah: “Sen bana söz verdin. Senin için burada oturup bekledim ama gelmedin” buyurdu.

Cibril: “Evinin içindeki köpek gelmeme engel oldu. Çünkü biz (melekler) içinde köpek ve resim bulunan eve girmeyiz” cevabını verdi.’’ (Müslim, Ebu Davud)

Köpeğin salyaları ve tüyleri, hem ibadete hem de sağlığa zarar verir: Allah’ın Peygamberi (aleyhisselatü vesselam), köpeğin necisliği hususunda da ısrar eder. Öyle ki, köpeğin herhangi bir kaba değmesi halinde, kabın yedi ayrı su ile iyice yıkanıp, sonunda da toprakla ovulmadan temiz addedilemeyeceğini belirtir.

“Köpek sizden birinize ait bir kabı yalayacak olursa, o kimse o kabı yedi defa yıkasın. Sekizincisini ise toprağa bulayarak yıkayın .” (Müslim, Ebu Davud, Nesai, İbn Mace)

Buradan hareket eden fakihler, köpeğin salyasından, herhangi bir kuyuya tek damla dahi düşecek olsa, kuyunun pis addedilmesi gerektiği, binaenaleyh bu kuyunun kullanılabilmesi için, suyunun tamamen boşaltılması icab ettiği hükmünü getirirler. Köpeğin salya ve tüyleri etrafa bulaşacağından ibadetlere ve sağlığa zarar verme ihtimali de vardır. (Kütüb-i Sitte)

Köpek beslemenin caiz olduğu durumlar ise şunlardır:

• Köpek edinmek uygun bir şey değildir. Ancak hırsızın korkusu veya başka bir korku bulunursa, o zaman müstesnadır.

• Ziraatçinin köpek beslemesi şer’an caizdir.

• Av için köpek edinmek ise mübahtır.

• Bir kimsenin bağ, bahçe, ekin ve hayvanlarını korumak için köpek edinmesi de caizdir. (Fetavayi Hindiyye)

* “İçinde köpek, resim ve cünüb bulunan eve (rahmet getiren) melekler girmez” (Ebû Dâvud Libas, 129; Nesâî, Tahare, 167)

Köpeği ya evin dışında bir kulübede muhafaza edin, Mümkün değilse de, bir barınağa yahut bir çobana hediye edin. Evin içine almanız caiz değildir!

Rahmet meleklerinin girmediği evlere şeytanlar girer, cinler girer. O evde huzur ve muhabbet olmaz, sorunlar olur…

Web / http://keremonder.com

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kan mukabilinde alınan paradan, köpek satış bedelinden, fuhuş kazancından men etti.

Dövme yapanı, dövme yaptıranı, faiz yiyeni, faiz yedireni ve musavvirleri lanetledi."Buhari, Büyü' 113, 25, Talâk, Libas 86, 96; Ebu Davud, Büyü' 65, (3483).

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Melekler, içinde köpek ve çan bulunan kafileye arkadaşlık etmezler." (Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Çan şeytanın mizmarları (çalgılarıdır)." Ebu Davud`un bir diğer rivayetinde: "Melekler, içerisinde kaplan derisi bulunan kafileye refakat etmez" buyurmuştur.) Kütüb-i Sitte HadisNo 2196

Evde köpek beslemek günah mıdır? Evde köpek beslemek ile ilgili bilmemiz gerekenler ve İslam’da köpek beslemenin hükmü…

Evde köpek besleme konusuna girmeden önce bilmemiz gereken en önemli konu İslam’ın tüm mahlukata karşı ilk emri merhamet ve şefkattir. Onları gözetmek, korumak ve beslemek her müslüman için önemli ve mükafatı olan bir vazifedir.

İslâm’ın evde köpek beslenme konusunda ki hükmü ona karşı menfî bir tavır takınmayı da gerektirmez. Yâni köpeklerin beslenmemesi veya onlara kötü muâmele edilmesi söz konusu olamaz. Bilakis İslâm, merhameti bütün mahlûkâta şâmil bir sûrette telkin ettiği için, köpeklerin de hayatlarının korunmasını, diğer mahlûkât gibi onlara da şefkat ve merhametle muâmele edilmesini emretmiştir.

Nitekim bir hadîs-i şerîfte, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren günahkâr bir kadının cennetlik olduğu müjdelenmektedir.

Târihimizde de mahlûkâta merhamet duygusunun müesseseleşerek çeşitli vakıflar kurulduğu ve bu vakıfların şefkat elinin, himâyeye muhtaç hayvânâta kadar uzandığı, mâlum ve meşhurdur.

Dolayısıyla mühim olan, köpek besleme husûsunda da İslâm’ın belirlemiş olduğu meşrûiyet sınırlarına riâyet etmektir.

EVDE KÖPEK NEDEN BESLENMEZ?

Yüce dînimiz İslâm, ev içinde köpek beslenmesini yasaklamıştır. Zîrâ köpeğin nefesi ve salyası necistir. Nitekim köpeklerin salyalarından, tüylerinden ve hattâ nefeslerinden çeşitli bulaşıcı hastalıkların husûle geldiği, artık günümüzde şüphe götürmez bir ilmî gerçektir. Üstelik bunlar, ilmin bugünkü ulaştığı noktada tespit edebildiği gerçeklerdir. İslâm’ın bu husustaki ölçülerinin henüz bilinmeyen kimbilir daha nice hikmetleri bulunmaktadır.

Hadîs-i şerîfte buyrulduğu gibi eve tesâdüfen girmiş olan bir köpek yavrusu sebebiyle Cebrâîl -aleyhisselâm-, Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın yanına gelememiştir. Bir de hiçbir sebep yokken irâdî olarak içinde köpek beslenen evlerin hâlini düşünmek gerekir! Zîrâ Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in, Hazret-i Âişe’ye:

“–Bu köpek yavrusu buraya ne zaman girdi?” diye sorması ve onun da:

“–Vallâhi bilmiyorum.” diye yemin ederek cevap vermesi de gösteriyor ki, bir müslümanın evinde bile bile köpek bulundurması söz konusu olamaz. Bu hâdise de sebepsiz değil, mü’minler için bir hükmün zâhir olması hikmetine binâen vukû bulmuştur.

Kedi, evcil bir hayvandır; onun evde bulunmasında mahzur yoktur. Fakat ev içinde köpek beslemek câiz değildir. Ancak avcılık, çobanlık ve bağ-bahçe bekçiliği gibi vazîfeler için -o da evin dışında olmak kaydıyla- köpek beslenmesine müsâade edilmiştir. Zîrâ bu, bir ihtiyâcı karşılamaktadır.

Hakîkaten Cenâb-ı Hak, köpeği insanın emrine vermiş ve onu birçok hayvandan farklı olarak sâhibine karşı sadâkat sâhibi kılmıştır. Üstelik onu birçok fennî âletin sâhip olamadığı müstesnâ kâbiliyetlerle donatmıştır. Nitekim bugün narkotik aramalarında veya enkaz altındaki insanların yerinin tespitinde kullanılan köpekler, bağ-bahçe ve ev bekçiliklerine ilâveten insanlığın sağlığı için de bekçilik yaparak son derece önemli hizmetler görmektedirler.

Bugün özellikle Batı âleminde âile parçalanmış ve insanlar ferd hayâtı yaşamaya başlamış olduğundan, bilhassa yalnız yaşayanlar, hırsız ve sâir menfîliklere karşı ev içinde köpek beslemektedirler. Üstelik birçok Batı ülkesinde evde bakılan köpeklere sigorta yapma mecbûriyeti bile getirilmiştir. Köpeklerinin beslenmelerine ilâveten sigorta masraflarının da ödenmesinde beis görmeyip cömert davrananların pek çoğu, her nedense toplumdaki fakirlere karşı aynı cömertliği sergileyememektedirler. Onların pekçok külfeti ve masrafı göze alarak evde köpek bulundurmaları, zamanla hem köpeğin hem de sâhibinin fıtratlarını bozmaktadır. Zîrâ köpeğe duyulan aşırı düşkünlük, onu neredeyse âilenin bir ferdi gibi görecek kadar ileriye götürülmüştür. Bu aşırılıklar, zaman zaman kendi evlâdını ikinci derecede görmeye kadar varmaktadır. Bunun en korkunç netîcesi ise egoistliğin dehhâmeleşerek evlâda verilmesi gereken sevgiyi köpeğe yönlendirmek sûretiyle evlâd sâhibi olma meylini köreltmesidir. Nitekim bugün birçok batı ülkesinde nüfus, artacağı yerde azalmaktadır.

EV ORTAMI KÖPEĞİN FITRATINA UYGUN MU?

Üstelik evde köpek beslenmesi, köpek için de bir himâye şekli değil, bilakis bir bakıma yaratılışına zıt şartlar altında yaşamak mecbûriyetinde bırakılmasıdır.

Çağların önünde giden İslâm’ın, köpek beslemeyi ancak evin dışında ve zarûretler dâhilinde tecvîz etmesine karşılık, bilhassa Batılıların bu tavırları ne korkunç bir dalâlet ve âile yıkımıdır. Maalesef son zamanlarda bizim toplumumuzda da müşâhede edilmekte olan evde köpek besleme âdeti, körü körüne batı taklitçiliğinin menfî tezâhürlerinden sâdece biridir.

İslâm’ın evde köpek beslenmemesi hususundaki yasağı, ona karşı menfî bir tavır takınmayı da gerektirmez. Yâni köpeklerin beslenmemesi veya onlara kötü muâmele edilmesi söz konusu olamaz. Bilakis İslâm, merhameti bütün mahlûkâta şâmil bir sûrette telkin ettiği için, köpeklerin de hayatlarının korunmasını, diğer mahlûkât gibi onlara da şefkat ve merhametle muâmele edilmesini emretmiştir.

Nitekim bir hadîs-i şerîfte, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su veren günahkâr bir kadının cennetlik olduğu müjdelenmektedir.

Târihimizde de mahlûkâta merhamet duygusunun müesseseleşerek çeşitli vakıflar kurulduğu ve bu vakıfların şefkat elinin, himâyeye muhtaç hayvânâta kadar uzandığı, mâlum ve meşhurdur.

Dolayısıyla mühim olan, köpek besleme husûsunda da İslâm’ın belirlemiş olduğu meşrûiyet sınırlarına riâyet etmektir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/evde-kopek-beslemek-gunah-midir.html

Peygamberimiz (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: "Beş tane hayvan "fasık"dır ki, Mekke'nin harem bölgesinde de öldürülebilir. Bunlar; fare, akrep, karga, çaylak ve yırtıcı köpektir." (Bir rivayette: kişi ihramda da olsa bunları öldürebilir.) (Buhârî, Bedu'l-halk, 16; Müslim, Hac, 9: 66-72). İbn Hacer el-Heytemi, yırtıcı köpeğin öldürülmesi konusunda şunları söyler: "Yırtıcı köpeği aç bırakarak ölüme terk etmek caiz değildir. Bilakis, öldürülecekse, mümkün olduğunca en güzel bir şekilde öldürmek gerekir." (bk. Tuhfetu'l-Muhtac; el-Mektebetu'ş-Şamile, IV/252).

2 Eylül 2018 Pazar

Namaz Surelerinin Türkçe Okunuşları ve Anlamları







yazıda olan surelerin videoları burada

https://www.youtube.com/watch?v=2FfmEWR3Loc&list=PUGCMjKslLDMUL3__KJU2HyA

1- Fatiha Sûresi

Okunuşu: 1- “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 2- Elhamdulillâhi Rabbi’l-âlemîn. 3- Er-Rahmâni’r-Rahîm. 4- Mâliki yevmi’d-dîn. 5- İyyâke na’budu ve iyyâke neste’în. 6- İhdine’s-sırâta’l-mustakîm. 7- Sırâta’l-lezîne en’amte aleyhim. Ğayri’l-meğdûbi aleyhim ve le’d-dâllîn.”

Anlamı: 1- “Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 2- Hamd; Âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. 3- (O Allah) Rahmân ve Rahîm’dir. 4- Din (ödül ve ceza) gününün sahibidir. 5- (Ey Allah’ım) Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz. 6- Bizi dosdoğru yola ilet. 7- Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet, gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.”

2- Fil Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “Elemtera keyfe fe’ale Rabbuke bi-ashâbi’l-fîl. 2- Elem yec’al keydehum fî tadlîl. 3- Ve ersele ’aleyhim tayran ebâbîl. 4- Termîhim bi-hicâratin min siccîl. 5- Fece’alehum ke’asfin me’kûl.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi? 2- Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı? 3- Onların üstüne ebabil kuşları gönderdi. 4- O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu. 5- Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.

3- Kurayş Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- Li îlâfi kurayş. 2- Îlâfihim rihlete’ş-şitâi ve’s-sayf. 3- Felya’budû Rabbe hâze’l-beyt. 4- Ellezî et’amehum min cû’in ve âmenehum min havf.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “Kureyş’in emniyetini sağladığı, 2- Yaz ve kış yolculuğunda onları (güvenliğe ulaştırıp başkalarıyla) ısındırıp yakınlaştırdığı için onlar, 3- Bu evin (mabed’in, Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsinler. 4- Ki O (Allah) kendilerini açlıktan (kurtarıp) doyuran ve her çeşit korkudan güvenliğe kavuşturandır.

4- Mâun Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “Eraeytellezî yukezzibu bi’d-dîn. 2- Fezâlike’l-lezî yedu’ul-yetîm. 3- Ve lâ yehuddu alâ ta’âmi’l-miskîn. 4- Feveylun lil-musallîn. 5- Ellezînehum an salâtihim sâhûn. 6- Ellezînehum yurâûn. 7- Ve yemne’ûne’l-mâ’ûn.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “Din gününü (İslam’ı, ahirette ceza ve mükâfatı) yalanlayanı gördün mü? 2- İşte o, yetimi itip kakar. 3- Yoksulu doyurmayı teşvik etmez (önayak olmaz). 4- Şu namaz kılanların vay haline! 5- Onlar namazlarından gafildirler (önem vermezler). 6- Onlar gösteriş (için ibadet) yaparlar. 7- Ve onlar en küçük bir yardımı (zekâtı) da engellerler.

5- Kevser Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “İnnâ a’taynâ ke’l-kevser. 2- Fesalli li-Rabbike ve’nhar. 3- İnne şâni’eke huve’l-ebter

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik. 2- Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. 3- Asıl sonu kesik olan, senin düşmanın (sana buğzeden)dir

6- Kâfirûn Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “Gul yâ eyyuhe’l-kâfirûn. 2- Lâ a’budu mâ ta’budûn. 3- Ve lâ entum âbidûne mâ a’bud. 4- Velâ ene âbidun mâ abettum. 5- Velâ entum âbidûne mâ a’bud. 6- Lekum dînukum veliye dîn.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “De ki: Ey kâfirler. 2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam. 3- Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz. 4- Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. 5- Siz de benim ibadet ettiğime, ibadet edecek değilsiniz. 6- Sizin dininiz size, benim dinim bana.

7- Nasr Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “İzâ câe nasrullâhi ve’l-fethu. 2- Ve raeyte’n-nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ. 3- Fe sebbih bi-hamdi Rabbike vestağfirhu innehû kâne tevvâbâ.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman, 2- Ve insanların, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman, 3- Hemen Rabbini överek tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.

8- Tebbet Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb. 2- Mâ ağnâ ‘anhu mâluhû ve mâ keseb. 3- Seyaslâ nâran zâte leheb. 4- Vemraetuhû hammâlete’l-hatab. 5- Fî cîdihâ hablun min mesed.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “Ebu Leheb’in elleri kurusun, (yok olsun) zaten yok oldu ya. 2- Malı da, kazandıkları da kendisine bir yarar sağlamadı. (kurtarmadı) 3- (O) alevli bir ateşe girecektir. 4- Karısı da, odun hamalı (ve), 5- Boynunda bükülmüş bir ip olarak (ateşe girecektir.)

9- İhlas Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “Gul huvallâhu ehad. 2- Allâhu’s-samed. 3- Lem yelid ve lem yûled. 4- Ve lem yekun lehû kufuven ahad.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “De ki: O Allah birdir. 2- Allah samed (her şey O’na muhtaç, O kimseye muhtaç değil)’dir. 3- O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. 4- Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.

10- Felak Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “Gul e’ûzu bi-Rabbi’l-felak. 2- Min şerri mâ halak. 3- Ve min şerri ğâsikın izâ vekab. 4- Ve min şerri’n-neffâsâti fi’l-ukad. 5- Ve min şerri hâsidin izâ hased.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “De ki: ben, karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran Rabbe sığınırım, 2- Yarattığı şeylerin şerrinden, 3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, 4- Düğümlere üfleyenlerin şerrinden, 5- Ve hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden. (Allah’a sığınırım)

11- Nâs Sûresi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 1- “Gul e’ûzu bi-Rabbi’n-nâs. 2- Meliki’n-nâs. 3- İlâhi’n-nâs. 4- Min şerri’l-vesvâsi’l-hânnâs. 5- Ellezî yuvesvisu fî sudûri’n-nâs. 6- Mine’l-cinneti ve’n-nâs.

Anlamı: —Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1- “De ki: İnsanların Rabbine sığınırım. 2- İnsanların malikine, 3- İnsanların (gerçek) ilahına; 4- İnsanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesecinin şerrinden. 5- O ki, insanların göğüslerine (kötü düşünce, şüphe) vesvese verir. 6- Gerek cin, gerekse insanlardan (olan vesvesecilerin şerrinden Allah’a sığınırım.)

12 Duha suresi Türkçe yazılışı ve anlamı

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle. 1. Kuşluk vaktine andolsun, 2. Karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun ki, 3. Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. 4. Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. 5. Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın. 6. Seni yetim bulup da barındırmadı mı? 7. Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? 8. Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? 9. Öyleyse sakın yetimi ezme! 10. Sakın isteyeni azarlama! 11. Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.

Bismillahirrahmânirrahîm. 1- Vedduha 2- Velleyli iza seca 3- Ma vedde’ake rabbüke ve ma kala 4- Ve lel’ahıretü hayrün leke minel’ula 5- Ve lesevfe yu’tıyke rabbüke feterda 6- Elem yecidke yetiymen feava 7- Ve vecedeke dallen feheda 8- Ve vecedeke ‘ailen feağna 9- Femmel yetiyme fela takher 10- Ve emmessaile fela tenher 11- Ve emma binı’meti rabbike fehaddis

13 İNŞİRAH suresi Türkçe yazılışı ve anlamı

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle. 1. (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? 2,3. Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? 4. Senin şânını yükseltmedik mi? 5. Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. 6. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. 7. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. 8. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.

İNŞİRAH SURESİ OKUNUŞU

Bismillahirrahmânirrahîm. 1- Elem neşrah leke sadrek 2- Ve vada’na ‘anke vizreke 3- Elleziy enkada zahreke 4- Ve refa’na leke zikreke 5- Feinne me’al’usri yüsren 6- İnne me’al’usri yüsren 7- Feiza ferağte fensab 8- Ve ila rabbike ferğab

14- Tin Suresi suresi Türkçe yazılışı ve anlamı

Bismillahirrahmânirrahîm. 1- Vettiyni vezzeytuni 2- Ve turi siyniyne 3- Ve hazelbeledil’emiyni 4- Lekad halaknel’insane fiy ahseni takviymin 5- Sümme redednahü esfele safiliyne 6- İllelleziyne amenu ve amilussalihati felehum ecrun gayru memnuun 7- Fema yukezzibuke ba’du biddiin 8- Eleysallahu bi ahkemil hakimiyn

Anlamı

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle. 1- Andolsun o incire, o zeytine, 2- Sinin (Sina) dağına 3- ve bu güvenli beldeye ki, 4- Biz insanı en güzel biçimde yarattık. 5- Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına kaktık. 6- Ancak iman edip yararlı işler yapan kimseler başka; onlar için kesilmez bir mükafat vardır. 7- O halde artık sana dini ne yalanlatabilir? 8- Allah hakimlerin hakimi değil mi?

15- KADİR suresi Türkçe yazılışı ve anlamı

Bismillâhirrahmânirrâhîm. İnnâ enzelnâhü fî leyletilkadr. Ve mâ edrâke mâ leyletülkadr. Leyletülkadri hayrün min elfişehr. Tenezzelülmelâiketü verrûhu fîhâ biizni rabbihim, min külli emr. Selâmün, hiye hattâ medle'ılfecr.

anlamı

Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla. Şüphesiz biz, (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve ruh, Rabbi'nin izni ile her iş için o gece iner. O, tan yeri ağırana dek esenliktir.

16- Ala Suresi Okunuşu

1- Sebbihi’sme rabbike’l-a'lâ 2- Elleziy haleka fesevva 3- Velleziy kaddere feheda 4- Velleziy ahrecelmer'a 5- Fece'alehu ğusaen ahva 6- Senukriüke fela tensa 7- İlla ma şaallahü innehu ya'lemülcehre ve ma yahfa 8- Ve nüyessirüke lilyüsra 9- Fezekkir in nefe'atizzikra 10- Seyezzekkerü men yahşa 11- Ve yetecennebühel'eşka 12- Elleziy yaslennarelkübra 13- Sümme la yemütü fiyha ve la yahya 14- Kad efleha men tezekka 15- Ve zekeresme rabbihi fesalla 16- Bel tü'sirunelhayateddünya 17- Vel'ahıretü hayrün ve ebka 18- İnne haza lefissuhufel'ula 19- Suhufi ibrahiyme ve musa

Ala Suresi Anlamı

1- Yüce rabbinin adını tenzih ederek an; 2- Yaratıp uygun şekil veren; 3- Ölçülü ve amaçlı yapan, yol gösteren; 4, 5- Yeşil bitkileri çıkartan, sonra onları kapkara bitki kalıntısı haline getiren (rabbinin). 6,7- Sana okutacağız ve Allah dilemedikçe unutmayacaksın. O, açık olanı da bilir, gizli olanı da. 8- Sana kolaylık ve huzurun yollarını açacağız. 9- O halde öğüt ver; o mutlaka fayda sağlar. 10- Allah’tan korkan öğüt alacaktır; 11- Ebedî mutluluktan nasibi olmayan da ondan uzak durur. 12- İşte en büyük ateşe girecek olan odur. 13- Sonra orada ne ölür ne de yaşar. 14, 15- Doğrusu arınan ve rabbinin adını anıp namaz kılan kurtuluşa ermiştir. 16- Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. 17- Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir. 18, 19- Bunlar önceki kitaplarda, İbrâhim ve Musâ’nın kitaplarında da vardır.

Ayet-el Kûrsi

Okunuşu: Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. Allâhu lâ ilâhe illâ huve-lhayyu-l kayyûm(u) lâ te/ḣużuhu sinetun velâ nevm(un) lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fi-l-ard(i) men że-lleżî yeşfe’u ‘indehu illâ bi-iżnih(i) ya’lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḣalfehum velâ yuhîtûne bişey-in min ‘ilmihi illâ bimâ şâ(e) vesi’a kursiyyuhu-ssemâvâti vel-ard(a) velâ yeûduhu hifzuhumâ vehuve-l’aliyyu-l’azîm(u)

Anlamı: O'ndan başka ilah olmayan Allah, hay ve kayyumdur (ezel ve ebedidir). O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerlerde olan şeyler O'nundur. İzni olmaksızın O'nun yanında şefaat eden yoktur. Halkın önünde ve arkasında olanı (istikbal ve maziyi) bilir. İnsanlar O'nun ilminden, O'nun isteğinden başkasını ihata edemezler. Kürsisi semaları ve yeri içine alır. Onların hıfzı O'nu (Cenab-ı Ecelli Ala'yı) yormaz. O, pek yüksek ve büyüktür.

Amenerrasulü Okunuşu ve Anlamı

Bismillahirrahmanirrahim Amenerrasûlü bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nüferrigu beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve gâlû semi’nâ ve eta’nâ ğufrâneke Rabbenâ ve ileykel masîr(masîru). Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min gablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel gavmil kâfirîn(kâfirîne).

"Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Bakara 285 Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” Bakara 285 ve 286 ayetleri."

Subhaneke

Okunuşu: Subhânekellâhumme ve bi hamdik ve tebârakesmuk ve teâlâ cedduk (ve celle senâuk*) ve lâ ilâhe ğayruk.

* (vecelle senâuk kısmı sadece cenaze namazında okunur.)

Anlamı: Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.

Ettehiyyâtu

Okunuşu: Ettehiyyâtu lillâhi vessalevâtu vettayibât. Esselâmu aleyke eyyuhen-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtuhu. Esselâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve Rasuluh.

Anlamı: Dil ile, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah'a dır. Ey Peygamber! Allah'ın selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kulları üzerine olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir.

Allâhumme Salli

Okunuşu: Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidun mecîd.

Anlamı: Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

Allâhumme Barik

Okunuşu: Allâhumme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidun mecîd

Anlamı: Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

Rabbenâ âtina

Okunuşu: Rabbenâ âtina fid'dunyâ haseneten ve fil'âhirati haseneten ve kınâ azâbennâr.

Anlamı: Allah'ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru.

Rabbenâğfirlî

Okunuşu: Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-Mu'minine yevme yekûmu'l hisâb.

Anlamı: Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla

Kunut Duaları

Okunuşu: Allâhumme innâ nesteînuke ve nestağfiruke ve nestehdik. Ve nu'minu bike ve netûbu ileyk. Ve netevekkelu aleyke ve nusni aleykel-hayra kullehu neşkuruke ve lâ nekfuruke ve nahleu ve netruku men yefcuruk

Allâhumme iyyâke na'budu ve leke nusalli ve nescudu ve ileyke nes'a ve nahfidu nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilkuffâri mulhık

Anlamı: Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile överiz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkar etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkar eden ve sana karşı geleni bırakırız.

Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır.


2 Mayıs 2018 Çarşamba

Şefaat nedir Kimler şefaat edebilir







“Rahman’ın huzurunda, söz almış olanlar(iman edip salih amel işleyenler) dışında hiç kimse şefaat edemez.” (Meryem, 19/87)

“O gün, Rahman’ın şefaat izni verip sözünden razı olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.” (Ta ha, 20/109)

“Onlar/melekler, sadece O’nun/Allah’ın razı olduğu kimse hakkında şefaat edecekler.” (Enbiya, 21/28)

“Göklerde nice melekler var ki, Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimseler hakkında geçerli olması için izin çıkmakdıkça, onların şefaatleri asla fayda vermez.” (Necm, 53/26)

“O’nun huzurunda kendisine izin verdiğinden başkasının şefaatı fayda vermez.” (Sebe’ Sûresi, 23)

“İzni olmadan katında hiç bir kimse şefaat edemez.” (Bakara, 2/255)

“(Sana gelen kadınların biatlarını kabul et ve) onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mümtehine 12)

“Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.” (Muhammed, 19)

Efendimiz’in mü’minler için af dilemesinin faydası olmayacaksa, bu âyetin mânâsı nedir? (Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1991, s. 272)

Şefaatime en layık olan, bana en çok salât okuyandır.) [Tirmizi]

(Sabah-akşam on salevat getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.) [Taberani]

Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Şefaatim ümmetimden büyük günah sahibi kimseleredir’ buyurdu.” Ebu Davud 4739 Tirmizi

Abdullah b. Ömer anlatıyor:“İnsanlar kıyamet günü gruplar halinde (mahşer meydanına) gelirler. Her ümmet kendi peygamberine tabi olur. Ve ‘Ey falan! Bize şefaat et, ey falan bize şefaat et diyecekler.’ Sonunda şefaat etme işi resulullah’a kalacak. İşte makam-ı Mahmud budur.” (Buhari, Tefsir, Suretu İsra, 11)

Hz. Câbir’den gelen başka bir rivâyette de Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Kim ezanı işittiği vakit «Ey şu eksiksiz dâvetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e vesîleyi ve fazîleti ver. Onu kendisine vaad ettiğin Makâm-ı Mahmûd’a (övülmüş makama) ulaştır.» diye duâ ederse, kıyamet gününde o kimseye şefaatim vâcip olur.” (Buhârî, Ezân, 8; Ebû Dâvûd, Salât, 37; Tirmizî, Mevâkît, 43; Nesâî, Ezân, 38; İbn-i Mâce, Ezân, 4)

Resûlullah Efendimiz:“Her peygamberin (mutlaka kabul edileceği vaad edilen) bir duası vardır. Bütün peygamberler o dualarını bu dünyada yaptılar. Ben ise duamı kıyamet günü ümmetime şefâat etmek için sakladım. Bu şefaatim inşaallah ümmetimden, Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan vefat edenlere fayda verecektir.” buyurmuşlardır. (Müslim, Îmân, 338. Krş. Buhârî, Daavât, 1; Tevhid, 31; Müslim, İman, 86)

Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Ben Âdemoğullarının efendisiyim, ancak övünmek yok. Kıyamet günü ilk kabri açılacak olan benim, ancak övünmek yok. Başından toz toprak ilk defa silkelenecek olan benim, ancak övünmek yok. Cennete ilk girecek olan benim, ancak övünmek yok. Bazılarına ne oluyor ki benim akrabalık bağımın kimseye fayda vermeyeceğini iddia ediyorlar. Hayır, onların düşündüğü gibi değil. Ben şefaat ederim, tekrar şefaat ederim, nihayet benim şefaat ettiğim kişi de şefaat eder, o da şefaat eder, öyle ki iblis bile boynunu uzatıp şefaat ümid etmeye başlar.”(Taberânî, Evsat, V, 202; Heysemî, X, 376; Suyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs, no: 5708)

Her Peygamber kendi ümmetine şefâat edecektir. (Buhârî, Tefsir, 18)

Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Kur’ân okuyunuz! Çünkü o, kıyamet günü kendisiyle hemhâl olan kişilere şefaatçi olarak gelecektir.”(Müslim, Müsâfirîn, 252)

“Kur’an’da otuz ayetten ibaret bir sûre bir adama şefaat etti; neticede o kişi bağışlandı. O sûre: Tebârekellezî biyedihi’l-mülk’dür.” (Ebû Dâvud, Salât 327; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 52)

“Kim Kur’ân’ı okur ve onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul ederse, Allah bu sâyede o kimseyi Cennetine koyar ve âilesinden cehenneme müstahak olmuş on kişiye şefaat etme izni verir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13/2905; İbn-i Mâce, Mukaddime, 16; Ahmed, I, 148)

Efendimiz: “‒Ümmetimden bir kişinin şefaatiyle Temîm Oğulları Kabîlesi’nden daha çok kişi Cennete girecektir.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı Kirâm: “‒Ey Allah’ın Rasûlü! Sizden başka bir kişinin şefaatiyle mi?” diye sordular.Allah Resûlü:“‒Evet, benden başka birinin!” buyurdular. (Tirmizî, Kıyâmet, 12/2438; İbn Mâce, Zühd, 37; Dârimî, Rikâk, 86; Ahmed, III, 469)

Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’ın bildirdiğine göre Peygamberimize: “Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a (övgüye değer bir makama) yükselteceği ümit edilir.” (İsra 79) ayetinde zikredilen makam-ı mahmuddan sual edildi. Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Bu şefaattir” diye cevap verdi. (Tirmizi, Tefsir 17 (nr.3136); Beyhaki, Şuabü’l-İman, nr 300)

Ümmetime ulaştırmak üzere kırk hadis ezberleyen kimseye kıyamet günüde hem şefaatçi hem de şahit olurum” (Beyhaki, Şuabu’l İmran, nr 1726)

“Şehid, ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder.” (Ebu Davut, cihad 28)

Peygamber Efendimiz: “Küçük yaşta ölen çocuğa, “Cennete gir” denilir. Fakat o cennetin kapısında durur, kızgın ve öfkeli bir şekilde beklemeye başlar ve: “Annem ile babam yanımda olmadıkça girmem” der. O zaman meleklere: “Onun anne babasını da onunla birlikte cennete koyun” denilir. (Müslim, Birr, 154; İbni Mace, Cenaiz, 58; Heysemi, mecmau’z Zevad, nr. 18551)

Bir hadîs-i şerîfte mü’minlerin ümidi Efendimiz:“Kimsenin zorlaması olmadan, kendiliğinden ve içinden gelerek iman eden kimselere” şefaat edeceğini söylemektedir. (Buhârî, Rikak 51)

Peygamber Efendimiz bu hususta:“Ben Âdemoğlu’nun efendisiyim. Kabri ilk açılacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olanım.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 13; Müslim, Fedâil, 3) müjdesini vermiştir.

“Benim şefaatim; kalbi dilini, dili de kalbini tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına samimiyetle şehâdet eden kimse içindir.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 518) buyrulur.

“Onlar için mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir, fark etmez; Allah o münafıkları asla bağışlamaz ve Allah fasıkları hidayete erdirmez.” (Münafikun 6)



“Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allâh’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere… İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.” (et-Tevbe, 113-114)

Ancak bu konuda İmâm-ı Gazâlî Hazretlerinin şu îkazını hatırlatmakta fayda vardır: “Mü’min bir insanın şefaat edileceği ümidiyle, dînin kurallarına uymayı terk edip günahlara dalması, bir hastanın, akrabasından olan başarılı ve müşfik bir hekime itimad ederek, nefsinin arzuladığı her zararlı şeyi yemeye dalmasına benzer. Bu bir cehâlettir. Zira bir tabîbin (doktorun) çaba ve merhameti, bir kısım hastalıkların izâlesine (yok olmasına) fayda sağlasa da, her hastalık için bu söylenemez. Gayretin faydası, ancak müdahale edilebilecek durum ve hastalıklar için geçerlidir. Bu sebeple kişinin, sırf tıbba îtimad ederek kendini koruma işini terk etmesi câiz değildir.İşte peygamberler ve sâlih kişilerin, yakın ve uzak olanlara yapacakları şefaati bu şekilde anlamak gerekir. Şefaatin bu şekilde idrak edilip anlaşılması, (günahlardan) endişe ve sakınma duygusunu ortadan kaldırmaz.”

http://www.islamveihsan.com/sefaat-nedir-kimler-sefaat-edebilir.html

http://www.ihvanlar.net/2012/04/27/sefaat-var-midir-sefaat-hakkinda-ayet-ve-hadisler/

https://sorularlaislamiyet.com/sefaat-nedir-aciklayabilir-misiniz-kuranda-peygamberimizin-bize-sefaat-edecegine-dair-ayet-var-mi

Ayet ve hadislerle şefaat haktır. İnkar eden dinin bir hükmünü inkar etmiş demektir ve şefaatten faydalanamaz şefaat istemem demek ben günahsızım demektir ki bu da şeytanın kandırmasıdır

unutulmaması gereken husus şefaat müslümanların günahkarları içindir münafıklar ve kafirler şefaatten faydalanamaz

5 Şubat 2018 Pazartesi

Şehit kimdir, Kimler Şehid olur, İslamda Şehidlik makamı








Sadece dünya hükümleri bakımından şehit sayılanlar: Kalbinde nifak bulunmakla yani münâfık olmakla birlikte, dış görünüşü itibariyle Müslüman olduğuna hükmedilen ve müslümanların saflarında bulunduğu sırada düşman tarafından öldürülen kişiler bu grupta yer alır Bunlar dünyada yapılacak işler bakımından şehit muamelesi görürler.


Ayrıca hadislerde şehit oldukları bildirilmekte olan, yanlışlıkla veya haksız yere öldürülen (mümin) kişi, yangında, denizde veya göçük altında can veren kişiler; veba, kolera, sıtma gibi yaygın ve önlenmesi zor hastalıklar sebebiyle ölenler, ilim tahsili yolunda, helâl kazanç uğrunda, gerek kendisinin gerekse, -isterse gayri müslim olsun- başkalarının can, mal ve namusları uğrunda ölenler, loğusa iken ölen ve cuma gecesinde ölen kimseler de bu grupta yer alan şehitlerdir.


Ölümü kayıp sanan Müslümanlığı anlamamış demektir. Bu vatanı korurken ölen her samimi Müslüman ŞEHİDDİR. Şehid Olan Cennete Gittiğine Göre; Şehid Olanlara Değil, Hayatta Kalanlara Üzülün ! Müslüman Olmak Bunu Gerektirir!


özellikle bu dönemde ölen insanlara direk şehit demek sakıncalıdır. illa şehid denecekse “inşallah şehid olmuştur” demek lazım. çünkü seküler (dinden uzak) bir insansın şehit olması zordur. çünkü seküler yaşayan insanlar bilmeden dinden bile çıkmış olabilir yada münafık sınıfına girebilir.


Soru: Bir kardeşimiz: “Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Kim korkarsa akşam karanlığında yol alır. Kim akşam karanlığında yola çıkarsa, gideceği yere olaşır. Dikkat! Allah’ın malı pahalıdır. Dikkat! Allah’ın malı cennettir.’ buyurdu. Tirmizi: 2567 Bu hadis açıklar mısınız?” diye sormuş.


Cevap: Bu hadisi şu şekilde anlamamız gerekiyor: “Herkim sabah olunca düşmanın saldırmasından korkarsa gecenin başında yola koyulur. Kim de yola çıkarsa istediği yere ulaşır.” Taybi (Rahmetullahi Aleyh) bu hadisi şu şekilde açıklıyor: “Bu, Allah’ın Nebisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ahiret yolcusu için verdiği bir örnektir. Muhakkak ki şeytan ahiret yolcusunun yoluna çıkar, nefis ve onun yalancı arzuları şeytanın yardımcılarıdır. Herkim uyanık olur amelinde niyetini halis kılarsa şeytandan, hilesinden ve şeytanın aveneleriyle onun yolunu kesmesinden emin olur. Sonra ona zahir olur ki ahiret yoluna suluk etmek ahireti elde etmek gerçekten zordur. Az gayretle ahiret elde edilemez. Hadiste ‘Mal’ olarak tercüme edilen sil’a kelimesi cennet nimetlerinden Allah’ın metası demektir ve kıymeti çok büyüktür. Muhakkak Allah’ın metaı yani malı cennettir ki bunun değeri şu ayetlerde işaret edilen kalıcı amellerdir.” Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kalıcı olan iyi işler ise Rabbinin katına hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha yakındır.” Kehf Suresi - 45-46 “Muhakkak Allah müminlerden canlarını ve mallarını karşılığına cennet olmak üzere satın almıştır.”Tevbe Suresi - 111 Tuhftu’l-Ahfezi Şerh-i Cami-i Tirmizi: 7/123, 124


şehidlik ile ilgili ayet-i kerimeler:


“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Bakara, 154)


“Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.” ( al-i İmrân, 157)


“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler. “ (al-i İmrân, 169-171)


“Kim Allâh’a ve Rasûl’e itâat ederse, işte onlar, Allâh’ın kendilerine nîmet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” (Nisâ, 69)


“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisâ, 74)


“De ki: Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” (Tevbe, 52)


“Allah, mü’minlerden mallarını ve canlarını, onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu), Allah üzerine hak bir vaattir…” (Tevbe, 111)


“Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Hac, 58)


“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de(şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzâb, 23)


“…Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.” (Muhammed, 4)


“Allah’a ve peygamberlerine iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.” (Hadid, 19)


ŞEHİDLİKLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER


Raûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular: “Emîn, doğru sözlü ve müslüman bir tâcir, kıyâmet günü şehitlerle berâberdir.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 1)


Bedir Savaşı Sırasında Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular: “–Her kim, bugün düşmandan yüz çevirmeyip sebât eder, şehit düşerse, Cenâb-ı Hak elbette onu cennete koyacaktır. Bugün şehit olanlara Firdevs Cenneti hazırdır. Hücûm ediniz, hamle ediniz!” (İbn-i Hişâm, II, 267-268)


ŞEHİDİN, KUL HAKKI DIŞINDAKİ BÜTÜN GÜNAHLARI AFFOLUNUR!


Ebû Katâde -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre, bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâb arasında ayağa kalktı ve: “Allâh’a îman etmek ve Allah yolunda cihat, amellerin en fazîletlisidir.”diye hatırlattı. Bunun üzerine bir adam kalkıp: “–Ya Rasûlallah! Şayet Allah yolunda öldürülürsem, bu benim günahlarıma keffâret olur mu?” diye sordu. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona: “–Evet, şayet sen sabrederek, ecrini sadece Allah’tan bekleyerek, cepheden kaçmaksızın düşmana karşı koyup Allah yolunda öldürülürsen, günahlarına keffâret olur. Ancak borçların bunun dışındadır. Bunu bana Cibril söyledi.”buyurdu. (Müslim, İmâre, 117; Tirmizî, Cihâd, 33/1712) Diğer bir rivâyette de: “Şehidin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah affeder.” buyrulmuştur. (Müslim, İmâre, 119)


Yine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashâbına şöyle buyurdu: “Bu gece rüyamda iki adam gördüm. Yanıma gelip beni bir ağaca çıkardılar, sonra da bir eve götürdüler. O ev, şimdiye kadar benzerini görmediğim güzellik ve kıymette idi. Sonra o iki kişi bana: –Bu eşsiz ev, şehitlerin sarayıdır, dedi.”(Buhârî, Cihâd, 4; Cenâiz, 93)


Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular: “Sizden biriniz, karınca ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.” (Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 26/1668; Nesâî, Cihâd, 35; İbn-i Mâce, Cihâd, 16)


ŞEHİDLİĞİ ARZU ETMEK


Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular: “Ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, hiçbir seriyyeden geri kalmaz, hepsine katılırdım. Allah yolunda şehit olmak, sonra diriltilip tekrar şehit olmak yine diriltilip tekrar şehit olmak isterdim.” (Buhârî, Îman, 26; Müslim, İmâre, 103, 107)


Raûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular: “Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona şehitlik mertebesini ihsân eder.” (Müslim, İmâre, 157; Nesâî, Cihâd, 36)


Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular: “Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevâbına nâil olur.” (Müslim, İmâre, 156)


Raûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular: “Şehid olmayı Yüce Allah’tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehidlerin derecesine eriştirir.” (Müslim, İmâre, 156, 157; Ebû Davud, İstigfâr, 26; Neseî, Cihâd, 36; ibn Mâce, Cihâd, 15).


Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir kısım insanları da şehit hükmünde kabul etmiştir. Nitekim bir defâsında ashâbına: “–Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?”diye sormuştu. Sahâbîler: “–Ya Rasûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir!” dediler. Peygamber Efendimiz: “–Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır.” buyurdu. Ashâb-ı kirâm: “–O hâlde kimler şehittir ya Rasûlallah!” dediler. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishâlden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir.”buyurdu. (Müslim, İmâre, 165; İbn-i Mâce, Cihâd, 17)


Uhud şehitleri zikredildiğinde Varlık Nûru Efendimiz, o mübârek şehitlerin fazîletini beyan sadedinde: “Vallâhi ashâbımla birlikte Ben de şehit olup Uhud Dağı’nın dibinde gecelemeyi ne kadar isterdim!”buyurmuştur. (Ahmed, III, 375)


MÜSLÜMAN OLUR OLMAZ ŞEHİD OLAN SAHABE


Uhud savaşı sırasında Kuzman adlı bir Medîneli, savaşta yedi kişiyi öldürmüş, kendisi de ağır bir yara alarak ölmüştü. Buna rağmen Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–Kuzman cehennemliktir!”buyurdu. Çünkü o, son nefesinde kendisine: “−Şehitliğin mübârek olsun ey Kuzman!” diyen Katâde bin Nûmân’a: “–Ben kabîlem için savaştım; şehitlik için değil!” demiş ve kılıcına abanarak intiharla canına kıymıştı. (Vâkıdî, I, 263)


Buna karşılık, kabîlesinin İslâm’a girmesine önce itiraz eden sonra da pişman olan Usayram, tepeden tırnağa silâhlanmış bir hâlde Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve: “–Ya Rasûlallah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa müslüman mı olayım?”dedi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “–Önce müslüman ol, sonra savaş!” buyurdu. Bunun üzerine Usayram müslüman oldu, sonra savaştı ve şehit oldu. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Usayram için: “–Az çalıştı, fakat çok kazandı!”buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 13; Müslim, İmâre, 144)


CENNETE TOPALLAYARAK GİREN SAHABE


Ensâr’dan Selimeoğulları’nın reisi Amr bin Cemûh, topal bir kimse idi. Kendisi ve dört oğlu Allah Rasûlü ile birlikte savaşlara katılırlardı. Rasûl-i Ekrem Efendimiz Uhud Gazvesi’ne çıkacağı sırada Amr da sefere katılmak istedi. Oğulları: “–Sen cihat ile mükellef değilsin. Allah Teâlâ seni özür sâhibi kabul etti. Biz senin yerine gidiyoruz.” dediler. Amr, oğullarına: “–Siz Bedir günü benim cennete girmeme mânî oldunuz. Vallâhi ben bugün sağ kalsam dahî, muhakkak bir gün şehit olup cennete gireceğim!”dedi. Sonra hanımına da: “–Herkes şehit olup cennete giderken ben sizin yanınızda oturup duracak mıyım?” diyerek çıkıştı. Hemen kalkanını aldı ve: “–Allâh’ım! Beni âileme geri çevirme!” diye duâ ettikten sonra Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanına gitti. O’na: “–Oğullarım beni Medîne’de bırakmak istiyorlar. Beni, Sen’inle birlikte savaşa gitmekten alıkoyuyorlar. Vallâhi, ben şu topal hâlimle cennete ayak basmayı arzuluyorum.” dedi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–Allah Teâlâ seni mâzur görmüştür. Sana cihat farz değildir.” buyurdu. Amr -radıyallâhu anh-: “–Ya Rasûlallah! Sen benim Allah yolunda ölünceye kadar savaşarak şehit olup şu topal ayağımla cennette yürümemi uygun görmez misin?”dedi. Nebiyy-i zîşân Efendimiz: “–Evet, uygun görürüm.” buyurdu. Amr’ın oğullarına da: “–Artık babanızı savaşa katılmaktan menetmeyiniz. Umulur ki, Allah ona şehâdet nasip eder.” buyurdu. Amr kıbleye döndü ve: “Allâh’ım! Bana şehitlik nasip et! Beni mahrum ve mahzun olarak ev halkımın yanına döndürme!” diyerek duâ etti ve cihâda katıldı. Uhud Harbi’ne iştirâk eden, şehâdet heyecânıyle dolu bu sahâbî, cihat esnâsında; “Vallâhi ben cenneti özlüyorum.” demiş, netîcede kendisini korumaya çalışan bir oğlu ile birlikte bu savaşta şehit düşmüştür. Daha sonra Sevgili Peygamberimiz onun hakkında: “Varlığım kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, Amr’ın cennette topallayarak yürüdüğünü gördüm!”buyurmuştur. (Vâkıdî, I, 264-265; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 208)


Allah Yolunda Ölen Şehittir


Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Herkim Allah yolunda (evinden) çıkar da ölür ya da öldürülürse o kimse şehittir. Devesi ya da atı düşürür (boynu kırılırsa) yahut bir yer haşeratı onu sokarsa ya da yatağı üzerinde Allah’ın dilediği herhangi bir şekilde ölürse şüphesiz ki o kimse şehittir ve muhakkak onun için cennet vardır’ buyurdu.” Ebu Davud 1/391, Hâkim 2/78, Beyhaki 9/166


Tâun (Veba) Hastalığından Ölen Şehittir


Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e Taun (Veba) hakkında sordum. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de: −‘O eskiden Allah’ın dilediği kimselerin üzerine gönderdiği bir azab idi. Fakat yüce Allah onu mü’minler için bir rahmet yaptı. Sizden birinin bulunduğu beldede Taun (Veba) hastalığı çıkar da o da Allah’ın kendisi için yazdığından başka hiçbir şeyin asla kendisine isabet etmeyeceğini bilerek ve sabrederek bulunduğu yerde kalmaya devam ederse, mutlaka o kimse için şehitin ecri gibi ecir vardır’ buyurdu.” Buhari 5759


Yıkıntı Altında Kalarak Ölen Şehittir


Cabir bin Atik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Şehitler (Allah yolunda öldürülmenin dışında) yedi kişidir: 1) Taun (Veba) hastalığından ölen şehittir. 2) Suda boğularak ölen şehittir. 3) Zatu’l-Cenb (karaciğer zarı iltihaplanması) hastalığından ölen şehittir. 4) Karın hastalığından ölen şehittir. 5) Yangında ölen şehittir. 6) Yıkıntı altında kalarak ölen şehittir. 7) Karnındaki cenin sebebi ile ölen kadın da şehittir’ buyurdu.” Malik 232, 233, Ebu Davud 3111, Müslim 1914/164 Nesei 1846, İbni Mace 2803, İbn Hibban Sahih ve Mevarid 1616, Hakim 1/352, Ahmed 5/446


Abdullah ibni Amr (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Malı uğrunda öldürülen, haksız yere malı alınmak istenip de çarpışan ve öldürülen kimse şehittir’ buyurdu.” Buhari 2297, Müslim 226/141, Ebu Davud 4771 Nesei, Tirmizi


Allah Yolunda Sınırları Korurken Ölen Şehittir


Selman el-Farisi (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Bir gün bir gece hudutta nöbet beklemek nafile bir ay oruç tutup namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Eğer o kimse nöbette ölürse, yapmış olduğu salih amelleri üzerine yazılmaya ve rızkı da gönderilmeye devam eder ve çok fitneye düşürücüden emin olur. (Kıyamet gününde şehit olarak diriltilir)’ buyurdu.” Parantez arası, Taberani’de geçmektedir. Ebu Davud’taki rivayette: ‘...Kabrin fitneye düşürücülerinden emin olur...’ şeklinde gelmiştir. Hadiste zikredilen fitneye düşürücü kelimesiyle kast edilen, şeytan veya Münker ve Nekir’dir denmiştir. Müslim 1913/163, Nesei 3153, Tirmizi, Ebu Davud 2500, Taberani 6179, Hâkim, Ahmed, Terhib ve Tergib 2/150


Kaynaklar: https://www.islamveihsan.com/sehitlik-nedir-sehitlik-ile-ilgili-hukumler-nelerdir.html


http://www.sahihhadisler.com/?pid=p&id=65


http://www.sahihhadisler.com/yazdir.asp?id=2129